Anadil Logo
Ofis Santral Tel.
+90 542 681 77 70

Dil ve Konuşma Bozukluklarının Bazı Nedenleri

Dil ve konuşma bozukluklarının bir kısmı belirlenebilir bazı nedenlerden kaynaklanırken büyük bir çoğunluğunun henüz nedeni bilinememektedir.

İşitme Kaybı

İşitme duyusu erken dönemde gelişir. Bebeğin anne karnındayken işitme duyusunun geliştiğini gösteren bilimsel veriler bulunmaktadır.

Ancak kulağın dış, orta ve iç bölümlerinden birinde ya da bir kaçında doğum öncesinde ya da doğumdan sonra meydana gelen hasar sonucu işitme duyusu yeterli gelişmeyebilir. Birey işitmedeki yetersizliğinden dolayı gelişim ve uyum problemleri, dil ediniminde güçlük yaşar.


Aile üyelerinin bebeğin beklenmedik yüksek sesli gürültüden irkilme, rahatsız olma, annesinin sesine, müzik sesine, ilginç seslere tepki vermeme, sesin geldiği yöne başını çevirerek tepki vermeme, çıngırak, zil gibi ses çıkaran oyuncaklarla ilgilenmemesi gibi erken dönem belirtilerini zamanında farkederek bu konuda bir uzmana başvurması oldukça önemlidir. İşitme kaybı ilerleyen yaşlarda da ortaya çıkabilir. Çocukluk döneminde belirti olarak çocuğun sesleri taklit edememesi, basit yönergeleri (kapıyı aç, el salla gibi) anlayamaması, sözel yönergeleri takip edememe, konuşmasının monoton olması, konuşmada bazı sesleri üretememesi, işitebilmek için konuşana doğru eğilme, öğretmenin ya da konuşanın sürekli olarak yüzüne bakma ihtiyacı duyma, seslerin hangi yönden geldiğini bulamama.

İşitme Kaybının Etkilediği Alanlar

İletişimin kalitesini, dil öğrenimini, öğrenim potansiyelinin kullanılmasını, sosyal ilişkiler edinme ve geliştirmeyi, aile hayatının kurulmasını, duygusal gelişimi, öz güveni, sosyal yalnızlığı, meslek edinimini ve kariyer hayatını etkileyebilir.

İşitme Kayıplı Bireylere Uygulanan Terapiler

Çocuk/birey cihazlandırıldıktan sonra eğitimin ilk aşaması olan işitsel yapılandırma uygulanır (sesleri fark etme, ayırtetme, tanıma). Bunun ardından dil ve konuşma gelişimine yönelik terapiler uygulanmalıdır. Alıcı dil gelişimi (söylenenleri anlama) belirli bir düzeye ulaştığında konuşma da gelişir. Konuşma gelişimine yönelik uygulamalarda bireyin kronolojik yaşı değil, işitme yaşı temel alınır. Dil ve konuşma gelişimi sağlanırken konuşma anlaşılırlığına yönelik uygulamalar da gerekliyse yapılmalıdır.

Dil ve konuşma gelişimi tamamlandıktan sonra ortaya çıkan işitme kayıplarında da, işitme kaybının uygun cihazla cihazlandırılmasından sonra, işitsel yapılandırma sağlanarak, seslerin düzgün üretimi gerçekleştirilir. Böylelikle birey normal yaşantısını sürdürmeye devam eder.

Zihin Engeli

Çocuklarda dil gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir diğer engel grubu da zihin engelidir. Gelişimsel gerilik gösteren çocuklar grubu içinde yer alan zihin engelli çocukların zihinsel süreçlerinde görülen yetersizlik, bu çocukların dil ve konuşma gelişiminde sorunlar yaratmaktadır. Zihin engeli, çocuğun ya da bireyin normalde yapabileceği işlevlerde (iletişim, özbakım, sosyal beceriler, okuma-yazmaya ilişkin akademik beceriler vb.) belirgin derecede sınırlılıklar yaşaması ile ilgilidir.

Otizm

Otizmde;

  • diğerleri ile sosyal ilişkilerde yetersizlik
  • sosyal iletişimde kendi isteklerini belirtme ve diğerlerinin niyet/isteklerini anlamada kısıtlılık
  • duyusal farklılıklar (dönme, dönen objeleri izleme, parmak ucunda yürüme vb.)
  • sosyal olayları anlama ve hayal etmeye ilişkin yetersizlik en belirgin özelliklerdir.

Eğer bebeğin bakma, dinleme, hareket etme ve tüm bunları ritmik bir döngüde yapıp yetişkinlere iletme, duygusal işaretleri anlayıp onlara cevap verebilmeyi öğrenme şeklinde bir problemiyle karşılaşılırsa ebeveynin bu durumu önemsemesi gerekir. Otizm spektrum bozukluğu riski taşıyan çocuklarda ne kadar erken müdahaleye başlanırsa uzun vadede gelişim basamaklarında olumlu ilerleme gösterme olasılıkları yükselir. Otizmli çocuklarla farklı uzmanlık alanlarının bir arada çalışması en iyi sonucu alabilmek için gereklidir. Bu meslekler ergoterapist, psikolog, dil ve konuşma terapisti, özel eğitim uzmanı ve çocuğun bireysel özellikleri doğrultusunda farklı branşlarda spor ya da sanat dallarındaki profesyoneller sayılabilir.

Yarık Dudak - Damak

Yarık dudak, damaklı çocuklar ses üretim mekanizmalarındaki yapısal farklılıklarla doğarlar. Bunun yanında orta kulak iltihabı, işitme kaybı ve diş sorunları da karşılaşacakları sorun alanlarındandır. Dudak yarığının zamanında cerrahi operasyon uygulandığında konuşma gelişimi üzerinde ciddi bir etkisi olmazken damak yarığı dil ve konuşma sorunlarına neden olabilir. Dil ve konuşma gelişiminde gecikme, rezonans sorunları (hipernazalite-burundan hava kaçırarak konuşma) ve fonoloji/ artikülasyon sorunları en sık görülen problemlerdir. Bu nedenle uygun zamanda yapılacak cerrahi müdahaleler, tedavi ve terapiler bu çocukların dil ve konuşma gelişimi açısından normal ya da normale yakın gelişime sahip olma olasılığını arttırır.

Serebral Palsi

Doğum öncesinde, doğum sırasında ya da doğum sonrasında (dil ediniminden önce) beyinde gerçekleşen nörojenik (santral sinir sisteminde) hasar sonucu ortaya çıkan motor bozukluktur. Etkilenen beyin bölgesine göre farklı türleri vardır. Bu grup hastalarda dilin ediniminde gecikme, fonoloji/ artikülasyon bozuklukları, rezonans sorunları, respirasyon sorunları, konuşmanın zamanlaması vb. etkilenir.

Down Sendromu

Genetik bir farklılık olan ve doğum öncesinde de teşhis edilebilen bir sorundur. Bu bebekler bir takım fiziksel, bilişsel ve duyusal zorluklarla dünyaya gelirler. Sendroma bağlı bir takım ortak özellikler olsa da bireysel farklılıklar her problemde olduğu gibi downlu çocukların nasıl gelişeceği konusunda farklılık yaratır. Çocuğun gelişiminde önemli faktörlerden birisi de dil edinimi ile ilgili süreçtir. Bu konuda yapılacak doğru ve erken müdahaleler dil ve konuşma edinimini kolaylaştırır. Öyle ki bazı çocuklarda dil edinimi normal seyrinde kazanılıp sadece konuşmanın anlaşılması ile ilgili desteğe gereksinim olabilir.

Dil Bozuklukları

Gelişimsel Dil Bozuklukları

Dilin edinim çağı olan çocukluk döneminde görülen sözel dil ve iletişim için kullanılan dilin semboller sistemini anlama ve kullanmada güçlüktür. Bu durum;

  • Dilin içerik boyutu (anlambilgisi), sözcük ve cümlelerin anlamları ya da kavramsal özellikleri,
  • Biçim boyutu (sesbilgisi, biçimbilgisi ve sözdizimi), sözcükleri oluşturan seslerin oluşumu, cümleleri oluşturan sözcüklerin sıralanışı ve uygun dilbilgisi yapılarını kullanma,
  • Kullanım boyutu (kullanımbilgisi), dili iletişim bağlamına uygun kullanma,

olarak sınıflanan dilin bileşenlerinin tümünde ya da bir kaçında gözlenen problemlerdir.


Dil ve Konuşma Gelişimindeki Gecikme Belirtileri

Bazı çocukların dil ve konuşma gelişimi daha doğumdan itibaren çeşitli riskler taşır. Bu nedenle doğum öyküsü ve bebeklik dönemine ait nörolojik gelişim özelliklerinin bilinmesi önemlidir.

Dil gelişiminin normal yaş sınırları bireysel farklılıklar gösterebilir. Ancak çocuk 2 yaş civarında söylenenleri anlamakta güçlük yaşıyorsa, iletişim kurmak için jest ve/veya mimiklerin dışında anlamlı sözcük ve basit cümle kullanmıyorsa; 2-3 yaş döneminde cümlelerle iletişim kurmuyorsa, soru sormuyorsa çocuğun durumu hakkında profesyonel destek gerekmektedir.

Çocukta herhangi bir sorun olup olmadığının erken dönemde fark edilmesi sorunun çözümünü de etkilemektedir.

Özgün Dil Bozuklukları

Özgün dil bozukluğu herhangi bir bilişsel, duygusal yada motor problemin, işitme engeli ya da derin bir nörolojik engelin yokluğuna karşın ortaya çıkan gelişimsel bir bozukluktur.

Ayırıcı özellikleri

  • Sözel olmayan zeka testlerinde normal zeka puanı almakta, tanı konabilen hiç bir önemli duyu, motor ya da sosyo-duygusal sorunları bulunmamaktadır.
  • Normal dil gelişimi gösteren çocuklara göre daha az konuşmaktadırlar.
  • Bilgiyi daha yavaş işleme koymaktadırlar.
  • Dil üretiminde “dil yaşıtlarına” göre daha çok yanlış yapmaktadırlar.
  • Dil becerileri daha geç ortaya çıkmaktadır.
  • Dil edinim hızları daha yavaş olmaktadır.
  • Yetişkin yaşa geldiklerinde dahi, yaşıtlarının ulaşmış olduğu dil becerileri düzeyine ulaşamayabilirler.

Edinilmiş Dil Bozuklukları

Dil edinimi gerçekleştikten sonra herhangi bir nedene bağlı olarak (serebravasküler kanama, kafa travması vb.) edinilen dilin yitimidir.

Afazi

Beyindeki konuşma merkezinde beyin damar hastalıkları, beyin kanamaları, beyin tümörleri, kafa travması, enfeksiyon hastalıkları vb. nedenlerle oluşan hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma ve/veya yazma gibi becerilerin kısmen ya da tamamen kaybıdır.


Afazi tipleri başlıca “tutuk” ve “akıcı” olmak üzere iki temel gruba ayrılır. Bu iki başlık altında pek çok farklı afazi türü belirlenmiştir. Bunlar Broca, Wernike, kondüksiyon, global, transkortikal motor, transkortikal sensoryel, transkortikal karma ve anomik afazilerdir.

Afazili Bireylerin Dil ve Konuşma Sorunlarının Tedavisi

İyileşme süreci ve derecesi; hasarın yerine, yaygınlığa, şiddetine; hastanın yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, motivasyonu, içinde bulunduğu toplumsal çevreye; afazinin tipine, neden olan duruma, hastalığın üzerinden geçen süreye ve alınan terapiye göre bireysel farklılıklar gösterir.

Afazilerde herhangi bir terapi desteği olmaksızın değişik derecelerde kendiliğinden iyileşme görülebilir. Fakat bu düzelme sınırlı olmaktadır. Terapi desteğinin yararlı olduğu gerçeği günümüzde kabul görmektedir.

Konuşma Bozuklukları

Sesletim/Sesbilgisi (Artikülasyon/Fonolojik) Bozuklukları

Sesletim (Artikülasyon) Bozukluğu

Konuşma seslerini üretmede güçlük ya da seslerin yanlış üretilmesidir. Artikülasyon sorunları konuşma seslerinin üretimini gerçekleştiren yapılarda (dil, damak, dudak, dişler, burun) yapısal- fizyolojik yetersizlikler, işitme engeli, zihin engeli, yarık damak-dudak gibi problemler nedeniyle gelişebilen kimi zaman da herhangi bir neden olmaksızın görülen problemlerdir.

En sık karşılaşılan artikülasyon hataları; bir sesin yerine başka bir ses kullanma (köpek yerine töpet, arı yerine ayı), bir sesi düşürme ( saç yerine aç, ayak yerine aya) ya da hece düşürme (telefon yerine tefon) şeklindedir.

Sesbilgisel (Fonolojik) Bozukluklar

Seslerin dilbilgisi kurallarına uygun olarak kullanımına ilişkin bilgideki eksikliktir. Birey herhangi bir sesi üretebilecek yapı ve işleve sahiptir ancak sesi bazen üretirken bazen de üretemeyebilir. Bu problem daha çok seslerin sözcüklerdeki sıralanışına ilişkin kodlama süreciyle ilişkili, dilsel bir problemdir.

Genellikle artikülasyon sorunlarıyla karıştırılan bu sorunların doğru değerlendirilmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekmektedir. Sesbilgisel farkındalık okul dönemi de okuma/yazmanın edinimi için de ön koşul oluşturur.

Sesletim / Sesbilgisi (Artikülasyon/Fonolojik) Bozukluklarının Tedavisi

Her dilin kendine ait ses birimlerinin, normal kabul edilen edinim dönemleri vardır. O nedenle çocukta bir sorundan bahsedebilmek için çocuğun içinde bulunduğu yaşta üretmekte güçlük yaşadığı sesin yaşıtlarınca üretilebiliyor olması gerekmektedir. (örneğin; /r/ sesinin edinimi 5-6 yaşı bulabilir.)

Çocuklarda görülen bu problemlere zamanında müdahale etmek çözümünü de kolaylaştırmaktadır. Çünkü çocuğun seslerin doğru üretimini öğrenmesinden çok eksik ya da yanlış seslerin günlük konuşma içerisinde, akıcı kullanımına alışması zaman alır.

Konuşma seslerinin ediniminde uygulanan farklı terapi modelleri mevcuttur. Bu konuda uygulanacak terapi yöntemleri çocuğun probleminin derecesine, çocuğun yaşına, kendi durumuna ilişkin farkındalığına göre değişebilmektedir.

Yetişkinlikte Devam Eden Sesletim (Artikülasyon) Sorunları İçin Ne Yapılabilir?

Çocukluk döneminde kendiliğinden düzelmemiş ya da profesyonel yardım alınmadığı için çözümlenmemiş problemler için sonraki yaşlarda da terapiler düzenlemek mümkündür.

Motor Konuşma Bozuklukları

Konuşma Apraksisi

Konuşma seslerinin üretilmesinde gerekli olan sinir ve kas yapısının yeterli olmasına, konuşmayı gerçekleştiren organlarda bir zayıflık ya da felç olmamasına rağmen konuşmaya başlama, sesleri-heceleri ya da sözcükleri birbiri ardına dizerek söyleyebilme ve/ veya doğru hecede doğru vurguyu kullanabilme gibi becerileri etkileyen bir bozukluktur. Bu bozuklukta, konuşma sırasındaki hareketleri yönetme veya koordine etmede zorlandığı için normal performans göstermez.

En tipik belirtisi konuşma sırasındaki ses hatalarında tutarsızlık ve deneme-yanılma davranışlarıdır.

Bir sesi üretirken sesin üretim pozisyonunu bulmakta zorlanır ve konuşmayı planlamaya uğraşırlar. Bu kişilerde ayrıca entonasyon ve ritm sorunları da görülür.

Çocuğun, dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilirken; kelime bilgisi, cümle yapısı ve konuşmayı anlama yeteneği gibi dil becerileri açısından değerlendirilmesi gerekir, Çocukluk çağı apraksisi hafif, orta ya da ağır düzeyde olabilir. Problemin şiddetine ve çocuğun yaşına göre uygun terapi yöntemleriyle gelişim gösterebilirler. Yetişkinlerde afaziye eşlik eden apraksi olabilir. Bu tür bir problemi olan hasta sık duraklarla, tereddütlü konuşur.

Akıcılık Bozuklukları

Konuşmada gözlenen ses, hece ve/veya sözcükleri tekrarlama, uzatma, konuşmaya başlamada zorlanma gibi yakınmalar yada konuşmanın çok hızlı olması nedeniyle konuşmanın başkaları tarafından anlaşılmasında yaşanan sorunların olmasıdır.

Bozukluğun ortaya çıkış nedenleri konusunda farklı görüşler olmakla birlikte halen bilimsel verilerle kanıtlanmış kesin bir bilgi bulunmamaktadır.


Konuşmada Akıcılık Bozuklukları (Kekemelik) Terapileri

Çoğu zaman erken çocukluk çağında ortaya çıkar. Çocukluk döneminde %4 sıklıkta görülen problemin çoğu bir süre devam edip sonra kendiliğinden ortadan kalkarken bir kısmında ise ilerleyen yıllarda da devam etmektedir. Kendiliğinden düzelmenin her çocuk için mümkün olmadığı da bilinmektedir. Çocukluk dönemindeki bazı belirtilerin risk oluşturduğunu bilmek ve bu nedenle problemin uzun süre kendiliğinden geçmesini beklenmeden, okul öncesi dönemde erken müdahale programlarının uygulanmasını sağlamak yararlı olacaktır.

İlerleyen Yaşlarda Devam Eden Akıcılık Bozuklukları

İlerleyen yaşlarda devam eden (kronik) akıcılık bozuklukları için iyileşme terimini kullanmaktan kaçınmak en doğrusudur. Kekemelik bir hastalık değildir. Amaç sağlıklı iletişimi sürdürebilmek, akıcılığı arttırmak ve kontrol altına almak olmalıdır. Bu süreç içerisinde akıcısızlığın şiddetini azaltmaya yönelik terapiler uygulanır. Bu süreç içerisinde özellikle konuşma davranışının psiko-sosyal etiklerini de göz önünde bulundurarak problemin etkilerinin duyarsızlaştırma yöntemleriyle ele alınması da yararlı olmaktadır.

Ses Bozuklukları

Bireyin ses şiddetinin(alçak ses- yüksek ses), ses perdesinin(kalın ses-ince ses) ve ses kalitesinin (kısık ses-boğuk ses vb.) yaşına, cinsiyetine ve iletişim ortamına uygun olmaması durumudur.

Ses bozuklukları nedenlerine göre fonksiyonel, organik ve nörolojik kökenli ses bozuklukları olarak sınıflanır.

Akciğerlerimizden itilen hava, ses tellerinin titreşimi ile şekillenir ve ağız içerisinde de artikülatörlerin hareketleriyle konuşmaya dönüşür. Ses tellerinin titreşimini etkileyen her şey ses problemine neden olur. Bu tür problemler ses üretim mekanizmasının yanlış ve yoğun kullanımından kaynaklanır. Ses tellerinde oluşan deformasyona bağlı ses kalitesindeki değişikliklerin iki haftadan daha uzun sürmesi durumunda kulak-burun-boğaz doktoruna gitmek uygun olacaktır.

Ses Bozukluklarının Tedavisi

Ses tellerinde yanlış ses üretimine bağlı olarak oluşan lezyonlarda (polip, nodül gibi) problemin ortadan kaldırılması ve tekrarlamaması için ses kullanım davranışını değiştirmek, ses üretim mekanizmasının işleyişini düzenlemek ve sistemin sağlıklı çalışmasını sağlamak gerekir. Bu amaçla uygulanacak ses terapileri etkili sonuçlar vermektedir. Ancak uzun süredir var olan nodüllerde KBB doktorunun planlamasına göre önce cerrahi müdahale ve daha sonra yanlış ses kullanımının düzeltilmesi ve önleyici tedavi olarak ses terapisi uygulanabilir.

Fonksiyonel ses bozukluklarının yanı ses teli felci(abdüktör ve/veya addüktör tip) sonucunda oluşan ses problemlerinin bazıları için de terapi düzenlenir. Ses terapisi ile ses telinin kuvvetlendirilmesi ve ses tellerinin kapatılmasının sağlanmasına yönelik terapi teknikleri uygulanır.

Yeme/Beslenme Bozuklukları

Bebek ve Çocuklarda yeme/beslenme ile ilgili zorluklar sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu durumun ortaya çıkma nedenleri arasında anatomik, fizyolojik ve/veya gastrointestinal faktörler rol oynayabilmektedir. Yemek yeme yaşamsal bir gereklilik olmanın yanı sıra öğrenilen bir davranıştır. Bu nedenle ebeveynlerin doğru desteği, açlık ve iştah gibi içsel motivasyonların başarılı bir yeme sürecine dönüp dönemeyeceğinde etkili rolü olmaktadır.

Bu konuda çocuğun durumunu doğru tanımlamak ve ona uygun stratejileri geliştirebilmek gerekmektedir. Yeme/ beslenme sorunları için uygulanan farklı yaklaşımlar mevcuttur. Bu yaklaşımlardan biri olan “The Get Permission” modeli kurumumuzda uygulanan değerlendirme ve terapi yaklaşımıdır. Bu model çocuğu yeme/beslenme bozuklukları açısından değerlendirirken duyusal, oral-motor, fiziksel ve davranışsal olarak ele alır. Değerlendirme sonrasında uygulanan özel yaklaşımlarla güvenli ve hızlı bir ilerleme sağlamak mümkündür.